Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Elbet Filistin’e Güneş Doğacak

Yazının Giriş Tarihi: 17.06.2025 15:40
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.06.2025 15:41

Her sabah uyandığımda haber sitelerini açmaya elim gitmiyor artık. Çünkü neyle karşılaşacağımı biliyorum: Cansız bir çocuk bedeni, gözleri boşluğa bakan bir baba, enkaz altında bir annenin çığlığı… Her gün aynı acı. Her gün aynı utanç.

Bu yaşananların adı ne yazık ki hâlâ bazı çevrelerde “çatışma” olarak geçiyor. Oysa bu bir savaş değil. Bu, apaçık bir soykırım. Gazze’de kadın, çocuk, yaşlı fark etmeksizin bir halk yok edilmeye çalışılıyor. Sadece binalar değil, umutlar da yerle bir ediliyor. Elektrik yok, su yok, ilaç yok… Ama asıl hedef, insanlığın direncini kırmak.

İsrail, bu vahşeti “meşru müdafaa” diye pazarlıyor. Dünya ise bu yalanı ya satın alıyor ya da görmezden geliyor. Herkes susuyor. Özellikle de susmaması gerekenler.

Bir de “vaad edilmiş topraklar” safsatası var. İsrail’in gözünde bu topraklar sadece Gazze’yle sınırlı değil. O hayallerinde Mescid-i Aksa’dan Türkiye sınırlarına kadar uzanan bir harita var. Bu düşünceyi dillendirmekten de çekinmiyorlar. Çünkü mesele sadece toprak değil; bir medeniyeti, bir inancı, bir ümmeti yok etmek.

Peki ya biz? Ne yapıyoruz?
Batı dünyası, devlet aklıyla terörist bir devleti destekliyor olabilir. Ama halklar başka düşünüyor. Bugün Avrupa’nın, Amerika’nın sokaklarında milyonlarca insan Filistin için ayakta. “Güneş batıdan doğar mı?” derdik ya hani… İşte bugün o güneş, o vicdan, batıdan yükseliyor. Yönetimler sustukça, halklar haykırıyor.

Ama bizim, yani Müslüman ülkelerin sessizliği daha da acı. Kimi ekonomik çıkarlarını, kimi diplomatik ilişkilerini ön planda tutuyor. Ölen çocuk umurunda değil. Yıkılan şehir, yakılan gelecek kimsenin derdi değil.

Ama bir ülke var ki, sesini kısmadı: Türkiye. Her ne kadar kimi zaman yeterli görülmese de, bu coğrafyada Filistin’in yanında duran, “dur” diyebilen tek güçlü ses. En yüksek perdeden, en gür tonda itiraz eden, mazlumun yanında olan tek ülke.

Bir diğer acı ise Mısır’da yaşandı. Refah Kapısı’na yardım için gelen gönüllüler, El-Sisi’nin emriyle sınır dışı edildi. İsrail’in zalimliğini aratmayan bu muamele, aynı inancı paylaşanların nasıl aynı zulme ortak olduğunu bir kez daha gösterdi. Ama dünya, gözünü yine başka yere çevirdi. İran’la İsrail arasındaki “füze şovu” daha çok konuşuldu. Gazze bir kez daha gündemden düşürüldü.

Oysa unutmamalıyız: Filistin bir toprak parçası değil. Bir direnişin, bir onurun adıdır.
Orada yıkılan evler değil sadece. Sabır, umut, inanç ve insanlık da hedefte.
Ama her gecenin bir sabahı, her zulmün bir sonu vardır.

Kur’an’da bildirildiği gibi; “O gün taş bile konuşacak.”
Melhâme-i Kübrâ geldiğinde, zulüm son nefesini verecek.
Ve inanıyoruz: Elbet Filistin’e güneş doğacak.

Zulüm ne kadar büyürse büyüsün, hakikat er ya da geç galip gelir. Bugün susmak, yarın bu acıya ortak olmak demektir. O yüzden konuşmak, yazmak, direnmek boynumuzun borcu.
Çünkü Gazze sadece onların değil, hepimizin sınavı, hepimizin onuru, hepimizin Namusu.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.