Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

AYASOFYA'NIN MABED OLUŞUNUN 5. YILI

Yazının Giriş Tarihi: 11.07.2025 01:36
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.07.2025 01:36


AYASOFYA'NIN MABED OLUŞUNUN 5. YILI: ÇAĞLARIN SESSİZ TANIĞINDAN EBEDİ SECDEYE

24 Temmuz 2020 tarihi, Türkiye’nin ve İslam dünyasının hafızasında derin izler bırakan günlerden biri olarak tarihe geçti. Ayasofya, uzun bir aradan sonra yeniden cami olarak ibadete açıldı. O günden bu yana tam beş yıl geçti. Bugün, geçmişi 1500 yıla yaklaşan bu kadim mabedin yolculuğunu ve yeniden dirilişini hatırlamak, hafızamızı tazelemek kadar geleceğe dair bir duruşu da ifade ediyor.
Ayasofya...

O, sadece taş ve mermerle inşa edilmiş bir yapı değil; aynı zamanda medeniyetlerin ruhunu, çağların sancısını, zaferlerin ve yıkımların yankılarını bünyesinde taşıyan bir hafıza mekânı, bir medeniyet simgesidir.

BİR MEDENİYETİN İZİNDE AYASOFYA'NIN ÇAĞLARI AŞAN YOLCULUĞU


Ayasofya, 537 yılında Bizans İmparatoru I. Justinianus’un emriyle kilise olarak inşa edildi. “Tanrısal Bilgelik” anlamına gelen Hagia Sophia, mimarisiyle olduğu kadar, dönemin teolojik ve siyasi vizyonunu da yansıtıyordu. Nitekim İstanbul’un kalbinde yükselen bu yapı, sadece dini bir merkez değil; Bizans’ın ruhunu simgeleyen bir egemenlik nişanesiydi.


Ancak 1453’te Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethiyle bu tarih yeniden yazıldı. Ayasofya, fethin nişanesi olarak camiye dönüştürüldü. Ezanlar bu kez semayı doldurdu, mozaiklerin üzerine lime lime zaman serildi. Osmanlı, bu mabedi sadece ibadet için değil, bir medeniyetin kalbi olarak benimsedi.


MİMARİ BİR MUCİZE AYASOFYA'NIN TAŞINDA GİZLİ BİLGELİK


Ayasofya’nın mimarisi, hâlâ dünya mimarlık tarihinde eşsiz bir konumdadır. Dev kubbesi 31.8 metre çapında ve 55.6 metre yüksekliğindedir. Bu kubbe, dört büyük kemer üzerine oturur ve çevresindeki 40 pencereyle içeriye süzülen ışık, yapıya adeta ruh üfler.


Yapının içinde kullanılan renkli mermerler ve sütunlar Anadolu, Yunanistan, Mısır ve Suriye gibi coğrafyalardan getirilmiştir. Mozaikler, Bizans sanatının zirvesidir. Osmanlı dönemi ise bu sanat mirasına saygıyla yaklaşarak üstünü örterek korumuş, yapıya yeni unsurlar katmıştır.


Bugün cami olarak yeniden hizmet veren Ayasofya’da hem gelenek hem modern koruma çalışmaları eşzamanlı yürütülüyor. Mihrap hâlâ Kâbe yönünü işaret ederken, minareler ezanı dört bir yöne ulaştırmaya devam ediyor.

FETHİN NİȘANESİ: OSMANLI’NIN MİRASI


Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettiğinde Ayasofya’yı camiye çevirdi. Bu dönüşüm, yalnızca fiziksel bir işlev değişikliğinden ibaret değildi; aynı zamanda bir çağın kapanıp başka bir çağın başladığını simgeliyordu. Ayasofya artık İslam medeniyetinin en önemli mabetlerinden biri olmuştu.


Osmanlı padişahları, Ayasofya’ya büyük bir hürmetle yaklaştı. Yapıya minareler eklendi, mihrap ve minber yerleştirildi, duvarlardaki figüratif mozaikler örtüldü. İçeriye asılan büyük hat levhaları, camiye estetik ve dini bir kimlik kazandırdı. Her bir padişah bu mabede bir katkı sundu; kimi hünkar mahfilini, kimi ise kütüphanelerini inşa ettirdi.

1934’TEN 2020’YE: SESSİZLİK VE BEKLEYİŞ


Cumhuriyet’in ilk yıllarında 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla Ayasofya müzeye çevrildi. Bu karar, hem içeride hem dışarıda tartışmalara yol açtı. O günden sonra Ayasofya, dini kimliğinden sıyrılarak daha çok bir turistik ve tarihî eser olarak görülmeye başlandı. Ancak halkın büyük kesimi nezdinde Ayasofya’nın mabed vasfı hiçbir zaman silinmedi. Her ezan vakti göğe bakanlar, orada yükselen minarelerin yeniden Allah’ın adını haykırmasını bekledi.


Bu beklenti, yıllar süren hukuki mücadelelerin ardından Danıştay’ın 2020 yılında aldığı kararla sona erdi.

2020 ZİNCİRİN KIRILDIĞI GÜN


10 Temmuz 2020 tarihinde Danıştay 10. Dairesi, 1934 tarihli kararın iptaline hükmetti. Aynı gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayasofya'nın Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilerek ibadete açıldığını duyurdu. Bu karar, Türkiye'de ve İslam dünyasında büyük bir heyecan ve coşkuyla karşılandı. 24 Temmuz’da kılınan ilk cuma namazıyla Ayasofya, yeniden bir mabed oldu.


Açılış günü, tarihi görüntülere sahne oldu. Ayasofya'nın içi ve çevresi yüz binlerce insanla doldu. Dualar yükseldi, gözyaşları secdeye aktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ayasofya’nın açılışında okuduğu, Arif Nihat Asya’nın "Dua" şiirinden şu dizeler, mabedin ruhunu bir kez daha dile getirdi:
"Ayasofya açıldı, zincir kırıldı,


Bir çağ kapandı, bir çağ açıldı."
Ardından, Erdoğan'ın kendi kaleme aldığı şu mısralar Ayasofya’nın yeniden dirilişini simgeledi:
“Kim secdeye varmıyorsa gök kubbede,
Ona yeryüzü dar olur.”


BEŞ YILDA NE DEĞİŞTİ?


Bugün Ayasofya, hem ibadet hem de ziyaret için açık bir mekân olarak hizmet veriyor. Beş yıl önce başlayan bu yeni dönem, aslında kökleri geçmişe uzanan bir hafızanın yeniden inşasıdır. Her gün binlerce insan, bu kutsal mekânın taşlarında dua ediyor, kubbesinde yankılanan ezanla buluşuyor.
Ayasofya artık sadece bir tarihî eser değil; bir milletin kararlılığı, bir ümmetin duası ve bir medeniyetin dirilişi olarak duruyor.
Ve bu mabed, sadece geçmişin değil, geleceğin de sesi olmaya devam ediyor.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.